Bu makale BilgiEdinmeHakki.Org kurucularından Dr. Yaman Akdeniz’in de görüşlerine yer veriyor.
Yeni Aktüel: Devlet Sırra Kadem Basacak! 29 Mayıs 2008 (http://www.yeniaktuel.com.tr/)
“Devlet Sırrı Kanun Tasarısı” medyada yankı uyandırmadı ama hukukçulara göre tanımı geniş tutulduğundan her bilgi ve belge “keyfi” biçimde devlet sırrı olarak nitelendirilebilir! Bir başka sakınca da bilginin devlet sırrı olup olmadığına mahkemelerin karar vermesi gerekirken kararın Başbakanlık müsteşarıyla dört bakanlığın müsteşarından oluşan Devlet Sırrı Kurulu’na bırakılması! Kurulun kararlarına karşı “devlet sırrı değil” diye dava açıldığında ise son sözü Başbakan’ın başkanlığında İçişleri, Dışişleri, Milli Savunma ve Adalet bakanlarından oluşturulacak Devlet Sırrı Üst Kurulu söyleyecek!
Türkiye beş yıl önce şeffaflaşma ve demokratikleşme adına önemli bir adım attı ve yurttaşların kamu kurum ve kuruluşlarının kayıtlarındaki her türlü veriye erişebilmelerinin yolunu açan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu 2003’te Meclis’ten geçti, 2004’te de yürürlüğe girdi. Bu düzenleme kuşkusuz Türkiye için pek alışıldık bir hak arama yöntemi değil. Bu yüzden vatandaşlardan sadece başlarda yoğun bir başvuru talebi geleceği, ancak zamanla ilginin azalacağı düşünülüyordu. Ne var ki İngiltere’deki Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve bilgiedinmehakki.org’un kurucularından Dr. Yaman Akdeniz’in hazırladığı rapora göre durum tam tersi yönde! Bilgi edinmek için çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına 2004’te yaklaşık 400 bin, 2005’te 626 bin ve 2006’da 864 bin başvuruda bulunulmuş. 2007’deki başvuru sayısınınsa milyona yakın olduğu tahmin ediliyor. Ne var ki gelişmiş ülke kategorisindeki İrlanda’da 2004’te bilgi edinmek için sadece 12 bin, Avustralya’daysa 42 bin civarında başvuru yapıldığı gözlenmiş. Diğer deyişle Türkiye’de vatandaşlar bilgi edinme hakkını kullanma yönünde oldukça hevesli.
Ancak bu ilgi şu günlerde Meclis’te görüşülen bir kanun tasarısı yasalaşırsa azalabilir! Çünkü söz konusu olan, “devlet sırrı niteliği taşıyan bilgi ve belgelerle diğer gizli bilgi ve belgelerin ne şekilde belirleneceğini ve korunacağını” düzenleyen Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı. Bugüne kadar bir yasayla düzenlenmeyen, sadece ilgili kanun maddelerinde adı geçen devlet sırrı kavramı, Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan kanun tasarısının üçüncü maddesinde şu sözlerle tanımlanıyor: “Açıklanması veya öğrenilmesi devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek, anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek ve bu nedenlerle niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgi ve belgeler”. Söz konusu bilgi ve belgelerse; devletin sahip olduğu her türlü veriyle yazılı, basılı veya çoğaltılmış dosya, evrak, kitap, dergi, broşür, etüt, mektup, program, talimat, kroki, plan, film, fotoğraf, teyp, video kaseti, harita ve bilgisayar donanımları.
Yeni yasa tasarısını Yeni Aktüel’e yorumlayan hukukçuDr. Yaman Akdeniz’e göre bahse konu olan “devlet sırrı”nın tanımı geniş ve muğlak! Saydamlığı sağlamak, gereksiz gizlilik kültürüne son vermek ve bilgi edinme özgürlüğünü temin etmek iddiasındaki kanun tasarısı Akdeniz’e göre pek de bu amaçlara hizmet edecek gibi görünmüyor ve “Zaten sırlar ülkesi olan Türkiye’de artık daha çok bilgi devlet sırrı kapsamına girecek”.
Hükümet kendi belgelerine devlet sırrı diyebilir
Açıklamalara göre Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı, Anayasa’da yeterince tanımlanmayan “devlet sırrı” kavramına açıklık getirmek gerekçesiyle oluşturuldu. Ancak Akdeniz’in tasarıyla ilgili dile getirdiği en önemli kaygılardan biri kanun tasarısında da yeterince açık olmayan “devlet sırrı” tanımı üzerinden nelerin devlet sırrı olacağına kimin karar vereceği: “Tasarıda bilgi ve belgelere devlet sırrı niteliği verme yetkisi Devlet Sırrı Kurulu’na aittir, deniyor. Kurul başbakanlık müsteşarının başkanlığında Adalet, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri bakanlıkları müsteşarlarından oluşuyor. Bir şeyin devlet sırrı olup olmadığına mahkemelerin karar vermesi gerekiyor. Bu üst düzey bürokratlar bağımsız değil. Seçimler oluyor, partiler değişiyor. Bu kadar geniş yetkinin bürokratlara verilmesi ne kadar doğru? Kendi geliştirdikleri kendi belgelerine sır diyebilecekler. Ayrıca bu kurul ne kadar sürede bir toplanacak? Çünkü başbakanlık müsteşarlarının ve söz konusu bakanlıkların müsteşarlarının başka işleri var.”
Avukat Ergin Cinmen’e göreyse böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var ama tasarıdaki tanımlamaların geniş tutulması ve takdire çok yer verilmesi sakıncalı: “Böylece objektiflikten uzaklaşabiliyor. Bu takdir yetkisini kanunda belirtilen ilgili birimler nasıl uygulayacak, bütün mesele bu. Andıç olayında yaşandığı gibi ‘bu devlet sırrı’ diye tayin ve takdir ederlerse ve Batı’da da bunların yayımlanması bu nedenle yasaklanırsa bu olmaz.”
Devlet Sırrı Kurulu’nun “tayin ve takdiri”ne itiraz edilebilecek mi? Vatandaşların bilgi edinme hakkından yararlanmak istediklerinde “devlet sırrıdır” diyerek reddedildikleri zaman idari mahkemede dava açabileceklerini belirten Akdeniz söz konusu yargı sürecinin pek de bağımsız olamayacağı görüşünde: “Devlet Sırrı Kurulu’nun bilgi ve belgelerin nitelenmesine ilişkin kararlarına karşı ‘bunlar devlet sırrı değildir’ diye dava açıldığında Devlet Sırrı Üst Kurulu oluşturulacak. Bu kurulun içinde de Başbakan’ın başkanlığında İçişleri, Dışişleri, Milli Savunma ve Adalet bakanları olacak. Bunlar davalarda nihai olarak görüş bildirecek.” Avukat Ergin Cinmen ise kanun tasarısında takdir yetkisinin demokratik toplum ilkelerine aykırı olamayacağının belirtildiğini vurguluyor ve ekliyor: “Ancak en iyi kanun kötü ellerde çok kötü uygulanabiliyor. Dolayısıyla kanunda belirtilen ilkelerde uyuşmazlık ortaya çıktığında bu uyuşmazlığı çözecek mahkemelerin de bu ilkeyi göz önüne alarak karar vermesi lazım.”
Cumhurbaşkanına yargı yolu açılmalı
Tasarıdaki boşluklardan biri de altıncı maddeyle ilgili. Maddede belirli makam ve kurulların kendi görev alanlarına ilişkin bilgi ve belgelerin devlet sırrı olarak belirlenmesi için Devlet Sırrı Kurulu’na teklif götürebileceği belirtiliyor. Akdeniz’e göre başbakan, genelkurmay başkanı, bakanlar, Milli Güvenlik Kurulu ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayan altıncı madde uyarınca artık akla gelebilecek pek çok şey devlet sırrı kapsamına sokulmaya çalışılacak. Söz konusu maddede yer alan ve belki de tasarının en dikkat çekici hükmüyse “Cumhurbaşkanlığı’na ait bilgi ve belgelerin niteliğini cumhurbaşkanı takdir eder” ifadesi. Avukat Ergin Cinmen bu hükümle ilgili kaygılarını şu sözlerle dile getiriyor: “Anayasa’ya göre cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlerde yargı yolu kapalıdır. Böyle bir hüküm konuyorsa cumhurbaşkanına yargı yolu açılmalı. Burada bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç var. Ya da yargı yolunu açabilmek için cumhurbaşkanının yanıt vermesi gereken yerde kurul karar verebilir.”
Soru işareti uyandıran konulardan biri de belirlenen devlet sırlarının ne süreyle sır olarak kalacağı. Tasarıda devlet sırlarının süresinin 75 yılı geçemeyeceği vurgulanıyor. Ama Yaman Akdeniz’e göre bu süre çok uzun. “Bunlar kendi kendine diyecekler ki ‘Bu belge 75 yıla kadar devlet sırrıdır’. Gerçi kanunda devlet sırrı niteliği olan belgelerin 10 yılda bir gözden geçirilmesi söz konusu. Ancak bu süreler çok uzun. Bunlar unutulup gidecek. Bir kere üstüne devlet sırrı damgası basıldıktan sonra bunların sır kapsamından çıkması çok zor olacak.”
Gizlilik sistematik hale gelecek
TBMM AB Uyum Komisyonu’nda kabul edilen ve halen Adalet Komisyonu’nun gündemindeki Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı bu haliyle sansürü yasal kılıfa sokabilecek; şeffaflık, demokratikleşme ve hesap verme süreçlerini sekteye uğratabilecek unsurları barındırıyor. Nitekim “Bizde zaten sır çok” diyen Yaman Akdeniz “kamu kurum ve kuruluşlarının zaten gizlilik kültürünün içinde boğulmuş durumda” olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Bu kanunla daha çok bilgi gizlilik derecesinde olacak. Diğer deyişle bazı bilgileri devlet sırrı kategorisine sokmak artık daha sistematik hale gelecek”.
Ergin Cinmen ise yasanın kötü uygulanması durumunda gizliliğin ve hukuka aykırılığın meşruiyet kazanacağını vurguluyor ve dikkat edilmesi gereken hususları sıralıyor: “Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ‘suç olan fiiller devlet sırrı olamaz’ şeklinde bir hüküm vardır. Bu maddenin bu kanun içinde bulunması daha uygun olurdu. Onun için uygulamada Ceza Muhakemesi Kanunu’nun göz önüne alınması lazım. Her devletin devlet sırrı vardır. Önemli olan bunun demokratik ilkelere aykırı olarak değerlendirilmemesi ve halkın bilgilere ulaşma hakkının engellenmemesi.”
Devlet sırlarının kapsamının genişlemesi halinde vatandaşların bilgi edinme hakkının kesintiye uğraması yüksek bir ihtimal. Zira Yaman Akdeniz Türkiye’deki derin bürokrasinin şimdi bile Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun uygulanmasını zorlaştırdığını vurguluyor: “Başvurulara cevap verilmiyor. Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun ‘verilsin’ kararına rağmen bilgi ve belgeleri vermeyen kamu kurum ve kuruluşu var. Sonra gidiyorsunuz idari mahkemelerde dava açıyorsunuz. Orada da ‘verilsin’ kararı çıkmasına rağmen vermeyenler var. Türkiye AB ülkeleriyle kıyaslandığında başvuru sayısı yüksek ama sonrasındaki süreç kötü”.
Akdeniz’e göre birinci sorun kamunun kendi başına hareket etmesi. İkinci problemse Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun Başbakanlığa bağlı bir kamu kuruluşu olduğu için bağımsız hareket edememesi. Hâl böyle olunca Devlet Sırrı Kanunu’nun yürürlüğe girmesi durumunda mevcut bürokratik süreç daha karmaşıklaşacak ve siyasal iktidarlardan bağımsız hareket edilemeyecek. Ergin Cinmen’in kanunun nasıl uygulanacağı konusundaki öngörüsü adeta sürecin nasıl işleyeceğini özetliyor: “Türkiye’de yargı uygulaması ve demokrasi hangi seviyedeyse bu kanundan da alınacak sonuç o seviyede olacaktır.”